2000’li yılların motto’larından birisi de geçen on yılların bizi nasıl gençleştirdiği idi. Bugünün 60’ı eskinin 40’ı tabirini belki duymuşsunuzdur. Bu tabir, en basit anlatımıyla 60 yaşına gelmiş bir bireyin kendini 40 yaşında gibi hissetmesini ve hayatını adeta 40 yaşındaymış gibi yaşayabilmesini ifade ediyor. Bunu mümkün kılan şey hiç şüphesiz bizim toplumumuzda yeni yeni yer etmeye başlayan fitness ve sağlıklı yaşam eğilimleri. Ankara’nın en eski spor komplekslerinden birisinin 20 yılı aşkın süredir üyesiyim ve sabah saatlerinin bu kadar kalabalık olduğu bir dönemi hiç hatırlamıyorum. Üstelik sabah saatlerinde klüpteki üyelerin neredeyse yarısından fazlası 50 yaşın üzerinde.
Düzenli olarak spor yapan kadınlar ve erkekler fiziksel olarak adeta zamana meydan okuyorlar, aktifler, üretkenler ve sosyaller. Vücudumuz yaşlanırken metabolizmamız yavaşlıyor, kas kitlemiz azalıyor ve gençlikteki yeme alışkanlıklarımızı neredeyse hiç değiştirmediğimiz için daha çok yağ dokusu biriktiriyoruz. Düzenli spor kas kitlesini arttırırken, yağ kitlesini azaltıyor, derinin içi boşalmadığı için sarkık kırışık bir vücut yerine daha sıkı, dolgun ve biçimli bir vücuda sahip olabiliyoruz. Hala “Dr. Jeffery Life” ismini duymadıysanız Google’da bir aramanızı tavsiye ederim. Yaşlanan vücut ile ilgili bildiğinizi sandığınız şeyleri yeniden gözden geçirmenizi sağlayacağından eminim. 77 yaşındaki bu insan evladının 25’lik delikanlılara taş çıkartan inanılmaz fiziksel yapısına 70 yaşından sonra kavuşmuş olması ise ayrı bir hayret unsuru.
Yüzümüz konusunda ise ipler bu kadar elimizde değil. Elbette sağlıklı ve stresten uzak bir hayat sürmenin yüz yaşlanması üzerine de olumlu etkileri var. Düzenli spor, vücut ağırlığındaki büyük oynamaların önüne geçtiği, endojen büyüme hormonu ve endojen anabolik hormonların kandaki düzeyini arttırdığı ve stresi azalttığı için yüz yaşlanmasında etkili olan bazı mekanizmaları yavaşlatabiliyor. Ancak yüz yaşlanmasındaki mekanizmaların neredeyse hiç birisi düzenli egzersiz ile geri döndürülebilir değil. Yerçekimi, hacim kaybı, yüzey atrofisi, kemik atrofisi malesef egzersiz yapan ve yapmayan bireylerde aynı hızda cereyan ediyor.
Sözün özü, düzenli spor, sağlıklı beslenme ve hormonal dengeyi yerinde tutarak zaman meydan okuyan bir vücuda sahip olabilirsiniz, peki ya yüzünüz?
Biz yüz gençleştirme uygulamalarında hep bütünselliğin ne kadar önemli olduğundan bahsederiz. Yüzü yapılıp boynu yapılmayan bir hastada, boyun olduğundan daha yaşlı görünür ve daha çok dikkat çeker, yüz ise orantısız olarak gençleştiğinden dolayı “ameliyatlı” olduğu daha bir belli olur. Benzer biçimde yüzün yapılıp göz çevresi ve alının göz ardı edilmesi “genç yüz - yaşlı alın” diye tabir edilen bir form bozukluğuna yol açar. Vücut yüze göre çok daha genç göründüğünde benzer bir paradoks, bir “bütünsellik” sorunu ortaya çıkıyor.
Yüz gençleştirme hastalarımızın önemli bir bölümü bu paradoksu yaşayan bireyler arasından seçiliyor. Bu grup benim yüz gençleştirme pratiğimde en keyif alarak tedavi ettiğim, cerrahiyi en rahat tolere eden, komplikasyonların nispeten daha düşük olduğu, çok hızlı iyileşen bir hasta grubu. Üstelik aktif ve sosyal bir yaşam sürdüklerinden dolayı adeta yeni yüzlerinin hakkını veriyorlar, tadını çıkarıyorlar.
Günümüzde yüz gençleştirme ameliyatları sadece ileri yaştaki insanların hayallerini süsleyen bir “emeklilik projesi” olmaktan çıktı. İşe ve sosyal yaşama dönüş sürecinin 7-10 güne kadar düştüğü modern derin plan yüz germe ameliyatlarının gelişimi ile yüz gençleştirme cerrahisi, çalışan ve aktif bir hayat süren orta yaş grubu bireylerin radarına daha fazla takılmaya başladı. Benim bakış açımda yüz gençleştirme cerrahisi bir deformitenin tedavisi değil, fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı yaşlanma sürecinin modern bir birleşeni. Amacımız ise yaşlanma sürecinde daha sağlıklı, daha aktif, daha üretken, daha mutlu ve daha güzel bireyler elde etmek.
Sevgiyle kalın, Güzel Kalın.
Estetik Uygulamalar hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için Doç. Dr. Ozan Bitik'in resmi web sitesi www.ozanbitik.com'a erişebilirsiniz.